Kimler hatta? | Toplam 3 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 3 Misafir Yok Sitede bugüne kadar en çok 207 kişi Cuma Tem. 28, 2017 6:53 am tarihinde online oldu. |
Istatistikler | Toplam 645 kayıtlı kullanıcımız var Son kaydolan kullanıcımız: deluone
Kullanıcılarımız toplam 511 mesaj attılar bunda 210 konu
|
| | DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİF ÇOCUKTA NE YAPMALI | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
TAÇYILDIZ Admin
Mesaj Sayısı : 398 Yaş : 45 Nerden : KASTAMONU Kayıt tarihi : 16/06/08
| Konu: DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİF ÇOCUKTA NE YAPMALI Perş. Haz. 19, 2008 9:05 am | |
| DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE SENDROMU OLAN ÇOCUKLARIN ANNE BABALARINA İPUÇLARI Çocuğunuzun gününü organize etmek için bir plan yapmak çok önemlidir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Sendromu olan çocuklar eğer her gün, aynı zamanlarda aynı şeyleri yaparlarsa hayatları çok kolaylaşır. Yazılı günlük faaliyet listesi; başları sıkıştığında danışabilecekleri bir yardım kaynağıdır - diş fırçalamak ve hatta çorap giymek gibi........ Küçük yaştan başlayarak, günlük işlerini yazdığı bir defter ya da takvim tutmayı aşılayabilirsiniz. Zamanı doğru kullanmak, Dikkat Eksikliği olan çocuklar için en zor iştir. Erken yaşta başlayan “zamanı etkili kullanma” eğitimi ve sürekli bu konuya önem göstermek çocuğunuza kazandırabileceğiniz en önemli yetenektir. Üzücü olan; zaman zaman Dikkat Eksikliğini bilmeyen ve kabullenmeyen öğretmenlere rastlamaktır. Bu öğretmenler, bilmeyen ama öğrenmek için gayret gösterenler ya da bilmeyen ve sendromun doğruluğuna hiçbir şekilde inanmayan, çocukların “tembel” olduğuna inananlar olarak ikiye ayrılırlar. Öğrenmeye gayret eden öğretmenler birlikte çalışılması en heyecan verici kişilerdir. Eski sorunlara yeni çözümler bulanlar da genellikle bu öğretmenlerdir. Kabullenmeyen ve ilgisiz öğretmenler özellikle ilkokul çağındaki çocuklarda onulmaz yaralar açarlar. Olanağınız varsa çocuğunuzu bu sınıftan almaya çalışmalısınız ama bu olanak dışıysa o zaman okul müdürü ile bir plan yaparak, öğretmenle sürekli yakın ilişki içinde olmayı denemelisiniz. Anne babalar okulun gerektirdiği bütün kanuni yaptırımları yerine getirmeli ve bunların kopyalarını saklamalıdır. Çocuğunuzla ilgili belgeleri düzenli ve ulaşılabilir bir yerde saklamalısınız. Aynı zamanda kanunların ve okul yönetmeliğinin size tanıdığı hakları da iyice öğrenmelisiniz. Dikkat Eksikliği Sendromunun belirtileri uzun zamandır bilinmekte, tedavide kullanılan uyarıcı ilaçlar 1937 yılından beri araştırılmaktadır. Bu sendrom hakkında hemen hemen her şey bilinmektedir.
ANNE BABALAR NE YAPMALI?
Çocuklarına, bir uzman doktor tarafından “Dikkat Eksikliği Sendromu” teşhisi konulan anne babalar, çocuklarında aşağıdaki davranışları gözlemlerler: Birden parlayan öfke, sürekli olarak otoriteye karşı savaş, “hayır” cevabını kabullenmemek, kuralları ve yapılması gereken davranışları hatırlamamak, arkadaş edinmekte zorluk çekmek. Araştırmalar, çocukların %5inin (erkek çocuklar kız çocuklardan fazla) bu özelliklerin bazılarını ya da tümünü sergilediğini ortaya koymuştur. İyi haber, bu çocukların aynı zamanda da çok özel yetenekleri olan çok özel çocuklar olduğudur. Yaratıcı ve tartışmaya açıktırlar ve olağanüstü gelişmiş bir kişisel adalet duyguları vardır. Onların dikkatleri “eksik” değil “değişiktir” Zeka kapasitelerinde eksiklik olmadığı ise çok açıktır. Bu olumlu yönler onlara yetişkin hayatlarında çok yardımcı olacaktır ama önce kazasız belasız çocukluk dönemlerini yaşamaları gerekmektedir.
Fazla Uyarı, Dikkat Eksikliği Olan Çocukların, Sorunlar Yaşamalarına Neden Olur
Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar, isteyerek böyle davranmazlar. Doğal olarak bütün çocuklar anne babalarına karşı gelirler ama onların böyle davranmasında başka etmenler rol oynar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar, uyarılara çok açık olmalarının yarattığı stres dolayısıyla istenmeyen davranışlarda bulunurlar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar biyokimyasal olarak duyularını, duygularını ve akıllarını, çevredeki uyarılar yoğunlaştığı zaman kontrol edemezler. Gördükleri, kokladıkları, duydukları, hissettikleri ve düşündükleri onları had safhada uyarmaktadır. Bazı çocuklar aynı şeyleri “baskı” karşısında duyar ve bu da hiperaktif davranışlara ya da konuşma zorluğuna yol açar. Bu kadar uyarının içinde çocuk, dikkatini toplayacağı konuyu seçemez. Onda, herkesin istediği algılama gücünden ne yazık ki çok fazla vardır. Böylece, öğrenim hayatı zorluklarla dolu, öğrenmenin verdiği tatmin hissinden yoksun bir hal alır. Ve tabii bolca da stres. İçine düştüğü stresi yatıştırmak için umutsuzca çırpınan çocuk hiperaktif davranışlar sergilemeye başlar ya da başkalarını kendisine tepki göstermeleri için kışkırtmaya çalışır. Tehlikeli riskler almaya, ateş, bıçak ve kendisine yasaklanan her şeyle oynamaya başlar. Sanki yaşadığı uyarılardan bir başarı payı çıkarmaya çalışmaktadır. Bir diğer grup çocuk da yaşadığı stresten bunalarak depresyona, hayalciliğe kapılır ya da rahatsız edildiğinde korkunç öfkelenir. Zorlukla bulduğu kim olduğu düşüncesine öyle sıkıca sarılmıştır ki rahatsız edilmek ona neredeyse acı verir. Kendini fazladan uyarılara karşı korumaya çalışmaktadır. Çocuğunuza ve kendinize yardımcı olabilmenin ilk adımı, çocuğunuzun nasıl bir tatmin duygusu aradığını keşfetmektir. Bunu en iyi şekilde yapmanın yolu ise onun davranışlarını izleyerek bir defter tutmaktır. Ancak sizden yardım isterse ona yardım edin. Amacınız, çocuğunuzu kendinize bağımlı kılmak değil sizden bağımsız olarak doğru kararlar alabilmesini öğretmektir. | |
| | | TAÇYILDIZ Admin
Mesaj Sayısı : 398 Yaş : 45 Nerden : KASTAMONU Kayıt tarihi : 16/06/08
| Konu: Geri: DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİF ÇOCUKTA NE YAPMALI Perş. Haz. 19, 2008 9:05 am | |
| BENİM NEYİM VAR?
Bu bölümdeki soruların tümü 4 ile 10 yaş arasındaki çocukların merak ettikleri konulara yöneliktir. Cevaplar, çocuklara bir yetişkin tarafından okunabileceği gibi; yalnız başlarına da okuyabilecekleri gibi düzenlenmiştir. Soru: Dikkat Eksikliği Sendromu nedir? Cevap: Dikkat Eksikliği Sendromu, bazılarımızın hayatı yeterince net göremediği için gözlük takmaya gereksinim duyması gibidir. Dikkat Eksikliği Sendromu, olan bir çocuk dikkatini tek bir konuya toplamakta zorlanır, tıpkı senin gibi. Sürekli hareket etmek istediğin için anlatılanı dinlemekte zorlanırsın. Gözlük takanların gözlüğe kimi zaman sinir olmaları gibi Dikkat Eksikliği Sendromu olmak da seni sinir edebilir. Oysa bu sendromun hiçbir korkunç yanı yoktur; yani Dikkat Eksikliği Sendromun olması senin aptal olduğunu falan göstermez. Hiçte bile. Nasıl bir sürü akıllı çocuk gözlük takıyorsa, bir sürü akıllı çocuğun da Dikkat Eksikliği Sendromu vardır. Soru: Dikkat Eksikliği Sendromu olmak demek aptal olmak demek midir? Cevap: Kesinlikle hayır. Dikkat Eksikliği Sendromu olan pek çok akıllı insan vardır. Elektrik ampulünün mucidi Thomas Edison bunlardan yalnızca birisidir. Soru: Arkadaşım, “Eğer Dikkat Eksikliği Sendromun varsa, demek ki sen geri zekalısın.” dedi. Doğru mu biliyor? Cevap:Hayır, doğru bilmiyor. Dikkat Eksikliği Sendromunun akıllı ya da geri zekalı olmakla hiçbir alakası yoktur. Anne Babalarımızın da Dikkat Eksikliği Sendromu olabilir. Öğretmenimizin de; okul müdürümüzün de; doktorumuzun da. Bir itfaiyecinin, polisin, postacının, pilotun ya da astronotun da Dikkat Eksikliği Sendromu olması mümkündür. Herkesin Dikkat Eksikliği Sendromu olabilir. Soru: Ritalin alan bir arkadaşım var, ondan hiç hoşlanmıyorum. Ritalin alırsam ona mı benzeyeceğim? Cevap: Hayır. Ritalin senin kişiliğini değiştirmeyecektir. Nasıl ki aspirin yuttuğunda her aspirin yutana benzemiyorsan. Hatta bir keresinde hoşlanmadığın arkadaşınla aynı anda aspirin yutmuş olabileceğine bahse bile girerim. Nasıl aspirin yuttuğunda ona benzemediysen şimdi Ritalin yuttuğunda da ona benzemezsin. Soru: İlacın bana ne faydası var? Cevap: İlaç, etkisini gösterdiğinde sana dikkatini daha iyi toplayabilmen için yardımcı olacaktır. Okulda ya da evde böylece daha dikkatli olabilecek ve daha kolaylıkla okuyabileceksin. Ödevlerini daha kolay yapabileceksin. Kardeşlerinle daha iyi anlaşabileceksin. Hatırlamak istediğin şeyleri daha kolaylıkla hatırlayabileceksin. Soru: İlaç kötü şeyler yapar mı? Cevap: Bazen, ama kötü şeyler o kadar da kötü değildir; ilacı almayı kestiğinde hemen geçerler. Bazen ilaç iştahını kapatır, onun için iyi yemek yemeye dikkat etmelisin. Kimi zaman uyumanı da engeller onun için ilacını yatma vaktine yakın almamaya dikkat etmelisin.
Çoğunlukla ilaç kötülük yerine sana çokça iyilik yapacaktır.
Soru: İlaç almak benim deli olduğum anlamına mı gelir?Cevap: Kesinlikle hayır. Başı ağrıdığında aspirin yutan insanlar ne kadar deliyse, dikkatini toplamaya yardımcı olacak ilacı aldığın için sen de o kadar delisin! yani değilsin. Soru: Arkadaşım ilaç alarak zayıflık gösterdiğimi, “erkek adamın”, ilaca gerek duymayacağını söylüyor, söyledikleri doğru mu? Cevap: Hayır, doğru değil. Eminim arkadaşın hasta olmamak için aşı oluyordur, bu onun zayıflık gösterdiği anlamına mı gelir? Tabii ki hayır. Örneğin; arkadaşın, daha iyi görmek için gözlük taktığında bu zayıflık mı olur yoksa akıllılık mı? İşte Dikkat Eksikliği Sendromu için ilaç almak daha iyi görmek için gözlük takmaktan ya da daha kuvvetli olmak için vitamin almaktan farklı değildir. Soru: İlaç almaya daha ne kadar devam edeceğim? Cevap: Bunu bilemiyoruz. Büyük bir olasılıkla doktorun, yılda bir ya da iki kez ilacı almanı durdurarak hala ihtiyacın olup olmadığını kontrol edecektir. Çocukların bazen yıllarca, bazen de aylarca ilaç almaları gerekebilir. Soru: Dün, bende Dikkat Eksikliği Sendromu olduğunu öğrendim, bunu erkek kardeşimden nasıl saklayabilirim? Cevap: Sır saklamak çok zor bir iştir. Eğer bunu gerçekten bir sır olarak saklamak istiyorsan, anne babanın yardımı ile başarabilirsin ama bunun çok zor olacağını da aklından çıkarmamalısın.Neden anne ve babanla konuşup onların bu durumu kardeşine uygun bir dille anlatmalarını istemiyorsun? Eminim anne baban, kardeşinin seninle alay etmesini ya da sana aptal demesini önleyecek bir şekilde ona durumu açıklayabilirler.Kardeşin konuyu bilirse senin hayatın kolaylaşacaktır, ister inan ister inanma belki sana yardımı bile dokunacaktır. Soru: Dikkat Eksikliği Sendromu olan insanların garip insanlar olduğunu duydum. Cevap: Duydukların doğru değil. Bence “garip” sözcüğünü kullanırken çok dikkatli olmak lazım. Tanıdığım bir sürü iyi insan sadece başkalarından farklı davrandıkları için “garip” diye adlandırılıyorlar. Böyle adlandırılmak ise onların kalbini kırıyor. Hiç kimse böyle çağırılmaktan hoşlanmaz, başkalarının kalbini kırmak iyi bir haslet değildir. Soru: Dikkat Eksikliği Sendromunuz varsa başkalarından daha süratli düşündüğünüz doğru mudur? Cevap: Bazen, ama bazen de tam tersi olur. Uzun vadede yavaş düşünmekle hızlı düşünmek kendi kendini dengeleyecektir. Kimi zaman, Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar o kadar hızlı düşünürler ki; kendi düşünce hızlarına kendileri yetişemezler. Çok hızlı geçen bir trenin kompartımanlarını tek tek göremediğimiz gibi. Soru: İlacımı bazen almak istemiyorum. Bu mümkün mü? Cevap: İlacı arada sırada almak yerine her gün aynı zamanda almak daha yararlıdır. İlacını her zaman almak istemiyorsan bu konuyu anne babanla ya da doktorunla konuşmalısın. Belki de ilaç hakkında cevaplandırılmasını istediğin sorular vardır ve bu konuda sana yardımcı olabilecek kişiler onlardır. Doktorun dozajı yada ilaç zamanını ayarlayabilir. Soru: Aldığım ilaç beni daha akıllı mı yapacak? Cevap:Hayır. Ama dersini daha dikkatli dinlemene ve ödevlerini daha düzgün yapmana yardımcı olacağı için notların daha iyi olacaktır. İlaç seni daha akıllı yapmayacaktır sadece olan aklını daha iyi kullanmana yardımcı olacaktır.
KARDEŞLER ; zavallı şeyler
Kardeşlerin, özel ilgi gerektiren çocuklara verilen ekstra zamanı kıskanmaları az görülen bir şey değildir. Ayrıca hiperaktif bir kardeş büyük bir olasılıkla diğer kardeşin eve gelen arkadaşlarına, oynamak istediği oyunlara ya da sevdiği eşyalara da rahat vermeyecektir. Dikkat Eksikliği ile Hiperaktivite Sendromu olan çocuklar çevrelerindeki insanların sabırlarını en son noktaya kadar zorlarlar. Duygusal olarak bağımlıdırlar ve yalnız kalmaktan nefret ederler. Bilgisayar ya da nintendo gibi oyunlarla kendilerini oyalamadıkları süre içinde ailenin ilgisinin odak noktası olmayı hedeflerler. Sosyal ilişkilerinin yetersizliği ve az arkadaş sahibi olmaları sürekli olarak anne baba tarafından oyalanmak isteği doğurur. Doyumsuz olmak eğiliminde oldukları içinde “yeter” kavramı tanımazlar. Dikkat Eksikliği sendromu olan çocuğunuza ayırdığınız zamana en başından bir sınır koyabilirseniz, örneğin; “saat beş olduğunda sana ayırdığım özel zaman bitecek ve o zaman kardeşinin özel zamanı başlayacak” derseniz, diğer çocuğunuza haksızlık yapmamış olursunuz. | |
| | | TAÇYILDIZ Admin
Mesaj Sayısı : 398 Yaş : 45 Nerden : KASTAMONU Kayıt tarihi : 16/06/08
| Konu: Geri: DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİF ÇOCUKTA NE YAPMALI Perş. Haz. 19, 2008 9:06 am | |
| ARKADAŞ EDİNEBİLMESİ İÇİN, ÇOCUĞUMA NASIL YARDIMCI OLABİLİRİM? Sosyal davranışların öğretilmesinde her yöntemde kullanılan ana unsur; çocuğa örnek olmaktır. Çocuklar, sosyal davranışlarını taklit yoluyla öğrenirler. Konuşurken kötü sözler kullanmamak, istenen davranışları övgüyle karşılamak, selamlaşma sözcüklerini daima ve güler yüzle sarf etmek, çocukların taklit yoluyla öğrendikleri geçerli sosyal davranışlardır. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar, ebeveynlerinin yüz ifadelerini anlamakta zorlanırlar, ama eğer bu ifadelerin ardındaki manayı anlamak çocuğa öğretilirse; sosyal ilişkilerinde büyük bir gelişme görülür. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocukları, istenen davranışları sergilediklerinde hemen övmenin yararını akıldan çıkarmamak gerekir. Doğru sosyal davranışlar sergileyen çocuklarını anında ve açık bir şekilde öven - göz kırparak, el işaretleriyle ve hatta komik suratlar yaparak - anne babalar bunun yararlarını sosyal ilişkilerin iyileşmesi şeklinde gözlemleyeceklerdir. Çocuğunuzun başarısının sonucunu değil, başarmak için gösterdiği gayreti övmelisiniz. DİKKAT EKSİKLİĞİ SENDROMUNUZ VARSA NELER HİSSEDERSİNİZ?
Bu nasıl bir duygu?
İnsan neler hisseder?Her şeyden önce,”Dikkat Eksikliği” tanımlamasına karşıyım bence bizde dikkat eksikliğinden ziyade herkeste dikkat fazlalığı var! Söylemek istediğim içinde yaşadığımız hayata bir bakın; kim tek bir konuya uzunca bir süre dikkatini verebiliyor? Banka hesabınızı doğru tutabilmek, sandalyenizde kıpırdanmadan oturabilmek ve konuşmak için her zaman sıranızı beklemek sizce gerçekten de akıl sağlığınızın yerinde olduğunun işareti mi? Bana sorarsanız DE olmayan insanların çoğu tedavisi mümkün olmayan “Her daim sıkıcı insanlar topluluğunun” doğuştan üyesidirler. Her ne hal ise, okuduğunuz kitaba göre ad değiştiren “Dikkat Toplayamama Bozukluğu” yada “Dikkat Toplayamama ve Hiperaktivite Bozukluğu” adlı bir sendrom mevcuttur. Peki, bu sendromu yaşamak nasıl bir duygu? Bazıları böyle bir sendromun olmadığını savunuyorlar ama bana inanın, böyle bir sendrom var. Durumumuzu anlatabilmek için bir sürü teşbih kullanmak olası; Sanki yağmurlu bir havada cam silecekleri olmadan araba kullanmak gibi; her şey ıslak ve bulanıktır ama siz önünüzü görmeden süratle gitmeye devam edersiniz. Ya da; parazitlerle dolu bir radyo istasyonunda en sevdiğiniz programı izlemek gibi; fırtınalı bir havada iskambil kağıtlarından ev yapmaya çalışmak gibi, önce kendinizi rüzgardan korumak için bir ev yapmanız gerekir. Başka bir anlatımla; her dakika omuzlarınıza taşıyabileceğinizden fazla yük olması gibi. Yapmanız gereken bir iş vardır ama tam o anda aklınıza bir ikinci iş gelir. Birinciyi bırakıp ona sarılırsınız ama ne ikinciyi ne birinciyi tamamlayamadan üçüncü bir iş aklınıza gelir. Aradan fazla zaman geçmeden siz başkalarının gözünde organize olamayan, aklına geldiği gibi düşünen bir kişi olusunuz. Oysa size yakıştırılan bu hiç kibar olmayan sözcükler yersizdir çünkü aslında siz elinizden gelen gayreti göstererek çalışmaktasınızdır. Sanki görünmez ipler sizi bir o yana bir bu yana çekmekte ve tek bir işin üzerinde odaklanmanızı engellemektedir. Üstüne üstlük parmaklarınız masada tempo tutmakta, ayaklarınız sallanmakta, ağzınız bir şarkı mırıldanmakta, gözleriniz bir o yana bir bu yana bakmakta, gerinmekte, kıpırdanmaktasınız. Doğal olarak karşınızdaki kendisini dinlemediğinize karar verir oysa siz karşınızdakini dinlediğiniz zamanın boşta kalan aralıklarını doldurmakla meşgulsünüzdür. Ben yürürken müzik dinlerken yada kalabalık ve gürültülü bir odada dikkatimi daha rahat toplayabilirim. Allah beni sessiz kütüphanelerden korusun, neyse ki hep gittiğim kütüphaneye gelenler DE sendromu olan kişiler; böylece sessizlik yerine, süre gelen huzur verici bir mırıltı var. “Dikkat Eksikliği Sendromu” olmak nasıl bir şey? Hem burada, hem orada hem her yerde olmak. Bir düşünür şöyle demiş; “Zaman her şeyin bir arada olmasını engelleyen şeye denir.” Zaman dakikaları küçük kısımlara ayırarak, her bölümde tek bir şey yapmamızı sağlar. Dikkat Eksikliği Sendromunda işler böyle değildir, zaman çöker. DE olan bir kişide her şey bir arada olur, zaman bir kara deliktir. Bu da kişide bir iç karışıklığına ve hatta paniğe neden olur. Öncelik gerektiren işlerin sıralanması olanaksızdır. Kişi her şeyin üstüne yıkılmasını engellemek için hep hareket halinde olmak zorunda kalır. Müzeler (Nasıl da konudan konuya atladığımı fark ettiniz mi? Kanalları sürekli değiştiriyorum. Televizyon seyrederken de aynı şey oluyor. Eşim çılgına dönüyor. “Bir programı sonuna kadar seyredemez miyiz?” diyor.) Her neyse müzeler, benim müze gezmem Salı Pazarını gezmeme benziyor. Biraz ondan, biraz bundan, aman bu güzelmiş, ama buradaki raflara ne demeli? Çabuk olmalıyım, koşturmalıyım. Sanatı sevmediğimden değil, sanatı seviyorum. Ama benim sevme şeklimi görenler yalan söylediğime inanıyorlar. Diğer yandan bir resmin karşısında uzun zaman oturduğum da oluyor. Bu dakikalarda, DE olan insanların çoğu gibi bir konuya hiper odaklanabiliyorum. İşte buda bizim dikkatimizin eksik olduğunu yalanlıyor. Kimi zaman “turbo dikkat” gösterebiliyoruz; duruma bağlı. Kuyruklar. Kuyrukta beklemem olanaksız. Bekleyemiyorum. Düşünce ve duygularımı hemen harekete döküyorum. İşte sonunda burada başlıyor. Durup da en terbiyeli davranma şekli nasıl olur diye düşünme yeteneğinden yoksunum. DE olan kişilerin çoğu zaman “densiz” diye nitelendirilmesinin açıklaması işte bu. Edepli olmak, kişinin harekette bulunmadan önce sonuçlarını düşünmesi ile doğru orantılı ve DE olan kişiler bu konuda çok yetersiz. Beşinci sınıftayken matematik öğretmeninin saç şeklini değiştirdiğini görüp, hemen “Mr. Cook başınızdaki peruk mu?” diye yumurtladığımı hatırlıyorum. Sınıftan atılmıştım. O zamandan beri aklıma geleni, uygun zamanlarda ve uygun yerlerde söylemesini öğrendim; ama çok uzun zaman çalışarak. DE nin en önemli noktası işte bu; hayata uyum sağlayabilmek zaman alıyor. Ama yapılabiliyor, hem de en iyi şekilde. Tahmin edebileceğiniz gibi, sürekli konuları değiştirerek, volta atarak, kaşınarak ve densizlik ederek birisiyle yakınlık kurmayı başarmak neredeyse olanaksızdır. Eşim, dalıp gitmeme artık alıştı, dikkatimi ona verdiğim zaman tamamıyla onun olduğumu biliyor. İlk tanıştığımızda deli olduğumu sanmıştı. Birlikte çıkarken yemeğin sonunda restoranlardan fırlayıp gider,konuşurken dalıp giderdim. Artık gelip gitmelerime alıştı. DE olan kişilerin çoğunluğu heyecan verici durumları neredeyse aşerirler. Ben bir yarış tutkunuyum. Mesleğim olan psikoterapistliğin, değişik insanlar ve durumlarla karşılaşmamı sağlayan yeminini de çok seviyorum. İşte bu yüzden DE olan insanlar suçlular ve tehlikeli yaşayanlar arasında büyük bir çoğunluğu oluşturuyorlar. Ama aynı çoğunluğu her alanda yaratıcı, deneyci, enerjik ve üretken insanlar arasında da oluşturuyorlar. Başka bir deyişle, bu işin olumlu bir yönü de var. Genellikle DE den söz edilirken olumlu yanlara fazla dikkat çekilmiyor, çünkü daima yanlış giden olumsuz olana dikkat çekmek insanoğlunun doğasında vardır. Bir uzman tarafından bir çocuğa ya da yetişkine DE teşhisi konduktan sonra anne-babalar, öğretmenler, arkadaşlar ve meslektaşlar yardımcı olurlarsa işte o zaman bu yaratıcılık ve üretkenlik su yüzüne çıkar. İstasyon
bulunmuş, ayarlanmış, silecekler çalışmaya başlamış ve fırtına durulmuştur.
Baş ağrısı olan, her sorunun nedeni olan çocuk ya da yetişkin daha önce
yapmaya hiç fırsatı şeyleri yapmaya başlamıştır. Çevresindeki herkesi ve
herkesten kendini şaşırtacaktır.
DE olan kişiler genellikle olağanüstü yaratıcı ve 6. hisleri güçlükişilerdir. Başkalarının metodlar çerçevesinde, kurallarla düşünürken göremedikleri detayları görür ve hissederler. Sonuca nasıl vardıklarını açıklayamayan, fikirlerinin kaynağını söyleyemeyen ya da nasıl olup ta böyle bir resim yaptığını bilmeyen ya da bu kestirme çözüme nasıl ulaştığını yazıya dökemeyen kişiler işte onlardır. Milyon dolarlık işi alıp ta ertesi günü çözebilen kadın ve erkekler de onlardır. Bir gün gereksiz bir söz ettiği için okuldan uzaklaştırılan, ertesi gün olağanüstü bir söz söylediği için ödüllendirilen çocuklar da onlardır. Onlar elleriyle dokunarak, hissederek öğrenen ve yapmaktan çekinmeyenlerdir. Onlar, pek çok şeyi hissederek bilme yeteneğine sahiptirler. Çoğumuzun ışık olmadığı için göremediği şeyleri onlar karanlıkta hissederek bulurlar. Diğerlerinin , DE olan kişilerde varolan bu “altıncı his” yeteneğine saygı göstermeleri gereklidir. Eğer çevre sürekli olarak kuralcı, akılcı ve doğru” olan davranışlarda ısrar ederek 6. hissi yok ederse toplum bundan büyük zarar görecektir. Onları konuşurken dinlemek yorucudur, ne söylediklerini anlamak ve toparlamak uğraşmayı gerektirir. Ama onları ciddiye alır ve anlamaya çalışırsanız şaşırtıcı sonuçları ve çözümleri anlattıklarını duyarsınız. Söylemek istediğim, konuşma tarzları çoğunluklan farklı olsa da ve hatta karmakarışık gibi gelse de; sabır ve anlayışla davranıldığında bundan herkesin karlı çıkacağıdır. Üstünde durulması gereken en önemli nokta eğer bir uzman hekim tarafından teşhis konulursa, Dikkat Eksikliği Sendromuna bağlı olan her türlü olumsuzluğa son verilebilir ya da önlenebilir. Teşhis konulması, “tembel”, “inatçı”, “sinir”, “rahatsız edici”, “imkansız”, “patronluk taslayan”, “ukala”, “geri zekalı”, “aptal” yada tek kelimeyle “kötü” olarak adlandırılan kişiler için neredeyse huzur vericidir. Bir uzman doktor tarafından konulan DE teşhisi konuyu toplumsal yargılamadan, nöropsikiyatrik alanına taşımaktır. Bu işin tedavisi nedir? Yükselen sesleri susturan bir yöntem. Teşhis, suçluluk ve kişinin kendini aşağı görmesi yönünde yükselen sesleri azaltmasına neden olacaktır. Kişinin hayatına, uygun bir takım kuralları dahil etmesi ilk adımdır. Uzun süreler yerine, kısa süren çalışmalar yapmak, işleri küçük parçalara ayırmak, listeler yapmak, enerjisini spora yönlendirmek, dostlarınızdan yardım görmek, size yardımcı olacak kurallardır. İlaç tedavisi de (bir uzmanın kontrolünde) yararlı bir yardım elidir. İyi haber tedavinin her zaman yararlı olduğudur. Sizlerden yardımınıza ve anlayışınıza gereksinmemiz olduğunu söyleyerek bitirmek istiyorum. Gittiğimiz her yeri dağınık bıraktığımızı biliyorum ama yardımınızla o dağınıklık çözümler yaratan yollara dönüşebilir. Eğer benim gibi; gürültücü, hayallere dalıp giden, unutkan, programlanamayan birini tanıyorsanız; insanların kendisi hakkında söylediği kötü şeylere inanmasından ve çok geç olmadan, aklınızdan Dikkat Eksikliği Sendromunun ne olduğunu geçirin. Dikkat Eksikliği, belirtiler listesi değil bir yaşama biçimidir. Teşhis konulmadan önce belki de umutsuzluk ve acı dolu bir yaşam biçimi ama teşhis konulduktan sonra yeni olanaklar ve iyiye doğru bir gelişim şansı olan bir yaşam biçimi. Artık umutlu olmak zamanıdır!……….
NEDEN?
Kısaca; Dikkat Eksikliği Sendromu olan bir çocuğun beyninin ön bölümünde kararlar almasını sağlayan bilgileri taşıyacak kadar yeterli sayıda nörotransmitter yoktur. İşte bu yüzden, Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar dürtülerine göre hareket ederler ve dikkatleri de kolayca dağılır. Dikkat Eksikliği Sendromu olan birey doğru davranışın hangisi olduğunu bilir mi? Evet, bilgiler beyinde depolanmıştır ve kullanıma hazırdır. Ama doğru davranışı uygular mı? Her zaman değil. Bu sendromun yoğunluğuna ve beynin karar merkezine hangi mesajların gittiğine bağlıdır. Davranışların çoğu zaman anlaşılmaz ve şaşırtıcı olmasının nedeni; doğru davranışları bir dakika sonra yanlış davranışların izlemesidir. Çünkü nörotransmitterler her zaman aynı mesajları taşımazlar. | |
| | | TAÇYILDIZ Admin
Mesaj Sayısı : 398 Yaş : 45 Nerden : KASTAMONU Kayıt tarihi : 16/06/08
| Konu: Geri: DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİF ÇOCUKTA NE YAPMALI Perş. Haz. 19, 2008 9:07 am | |
| 4 ÖRNEK
1. Anne, oğluna ödevini masanın üzerine koyduktan sonra mutfaktan bir muz alıp, dersine başlamasını söyler. Murat, (dikkat eksikliği olmayan çocuk) ödevini masaya yerleştirir, mutfaktan muzu alır ve dersini yapmaya başlar. Fırat, (dikkat eksikliği olan çocuk) mutfağa gidip bir elma alır ve söylenenleri unuttuğu için televizyon seyretmeye başlar.
2. Öğretmen sınıfa bir soru yöneltir, Murat, (dikkat eksikliği olmayan çocuk) elini kaldırarak öğretmenin kendisine söz vermesini bekler. Fırat, (dikkat eksikliği olan çocuk) cevabı bağırarak söyler.
3. Öğretmen aylık ödev verir. Murat, (dikkat eksikliği olmayan çocuk) ödevini bir deftere yazar, her gün bir sayfa hazırlayarak ödevi zamanında bitirir. Fırat, (dikkat eksikliği olan çocuk) son akşam son dakikada ödevi bitirmeye çalışır ve ertesi gün okula ödevsiz gider.
4. Öğrenciler ödevlerini teslim ederlerken, Murat çantasından, üzerine ismi yazılmış ödevini çıkarıp öğretmene verir. Fırat (malum çocuk) okul çantasını karıştırmaya başlar, masasını arar, kitapları açıp kapar ve sonunda bulamadığı ödevi teslim etmez. YAPAMAZLAR
Yukarıdaki 4 örnek, Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocukların başarısız oldukları dört konuyu temsil etmektedir. Olumsuz olarak algıladığımız tüm hareketler bu dört konuyla nasıl başa çıkılacağının öğrenilmemesinden kaynaklanır. Yapamaz 1: Dikkat Eksiliği Sendromu olan çocuklar birden fazla şeyi aynı anda yapamazlar. Yeterli nörotransmitter olmaması çoklu mesajların hatırlanmasını olanaksızlaştırır. Çoklu isteklerin genellikle yalnızca bir tanesi (en zevkli olanı) hatırda kalır. Öğretmenler ve ebeveynlerde basit isteklerin yerine getirilmemesi karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar. Yapamaz 2: Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar aynı zamanda hem düşünüp hem hareket edemezler. Sadece hareket ederler. Bir hareket ve sonuçlarını aynı anda düşünecek kadar yeterli nörotransmitterlerin olmaması sonuçtan sonuca atlamalarına neden olur. Sorunun nedeni kimyasal dengesizlik olduğu için, Dikkat Eksikliği olan bir çocuğa, düşünerek hareket etmeyi öğretmek fiziksel olarak imkansızdır. Yapamaz 3: Dikkat Eksikliği Sendromu olan bir çocuk, uzun ve detaylı işleri küçük parçalara bölemez. Beyin, çoklu direktifleri algılayamadığı için, her işi tek parça olarak algılar. Bu yüzden de sınavlarda başarısızlık ve ev ödevlerinde eksiklik ortaya çıkar. Yapamaz 4: Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuklar organize olamazlar. Çoğunlukla önceden planlayıp başlamak yerine bir işten bir işe atladıkları gibi yarı bitmiş ya da bitmiş işleri de yerine ulaştıramazlar. Dikkat Eksiliği olan çocuk direktife ve uyarıya ancak teker teker karşılık verebilir. Örneğin; Diyelim ki öğretmen bir soru sordu. Doğal olarak ilk tepki soruyu cevaplandırmaktır. Ancak sınıfın kurallarına göre “Önce el kaldırılır ve sessizce söz verilmesi beklenir” Peki, Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuk soru sorulduğunda ne yapar? Cevabı hemen yapıştırır çünkü beyninin ön kısmı yalnızca sorunun cevaplandırılması gerektiği mesajını almıştır.
Hedefimiz çocuğun doğru zamanda doğru tepkiyi seçmesini sağlamaktır.
Örneğin; Öğretmen soru sorduğunda bir öğrenci ne yapmalıdır?
Elini kaldırmalıdır.
Öğretmen Dikkat eksikliği olan öğrencisine söz verirse, sorusuna cevap alır mı?
Büyük bir olasılıkla, hayır.Öğretmen ne yapmalıdır? Çocuk hem düşünüp hem hareket edemiyorsa o zaman öğretmen yapılması gereken işi küçük parçalara bölmelidir. Eğer Dikkat Eksikliği olan öğrenci elini kaldırırsa, öğretmen çocuğa söz verdikten sonra soruyu tekrarlayarak ona düşünebilmesi için zaman tanımalıdır. Değişiklik, karar alma ve boş zaman faktörleri en aza indirgenmelidir. Böylece çocuğun hipo yada hiper hareket etme olasılığı da en aza indirgenmiş olacaktır. Kısaca söylemek gerekirse Dikkat Eksikliği olan çocukların istenmeyen davranışları, kendilerinden yapamayacakları işler istendiğinde yaşadıkları strese bir tepkidir. İşte bu yüzden stresi azaltın, karar almaya zorlamayın, başarısızlığın sonuçlarını hafifletin ve Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocuğun olumsuz davranışlarını saf dışı bırakın
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE SENDROMU
OLAN ÇOCUKLARIN TEDAVİSİ
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Sendromu olan çocukların tedavisi çok yönlü uygulama gerektirir. Pek çok çocuk için psikostimülan ilaçlar tedavinin önemli bir bölümünü teşkil eder. Davranış terapisi de en az bunun kadar önemlidir. Uzman yardımı olmadan, DEH sendromu olan çocukların çoğu akademik ve sosyal beklentilere ulaşmakta zorlanacaklardır. DEH sendromu tedavisi medikal, psikolojik ve eğitsel müdahaleler gerektirir. Doktorlar, eğitimciler ve anne babalar el ele çalışmalıdırlar. Bu grupta en büyük iş anne babalara düşer çünkü bütün bu organizasyon onlar yapacaklardır. Çok yönlü bir tedavide şu unsurlar bulunmalıdır:
Davranış yönetimi için anne baba eğitimi
İyi bir eğitim programı
Gerekli olduğunda tek başına ya da hep birlikte terapi
Gerekli olduğunda ilaç
İLAÇDEH sendromu belirtileri tedavisinde en yaygın olarak kullanılan ilaç psikostimülanlardır. DEH sendromu belirtileri gösteren çocukların %80 i ilaca karşılık verir. Bu ilaçlar dürtüsel davranışları ve hiperaktiviteyi kontrol altına alırlar. Tedavide kullanılan ilaçlar Ritalin,(metilfenidat)--en fazla kullanılan—Dexedrine (dextroamfetamin) ve Cylert (pemolin) dir. Her çocuk için ilacın dozu farklıdır ve doğru dozun bulunabilmesi için değişik dozlar uygulanırken yakın doktor kontrolü gereklidir. Psikostimülanların en fazla görülen yan etkileri: iştahsızlık, kilo kaybı ve uykuya dalmakta zorluktur. Bu yan etkiler genellikle ilacın dozu değiştirilerek kontrol altına alınabilir.
DAVRANIŞLARIN DEĞİŞİMİAnne baba eğitimi, davranış yönetimi teknikleri, özel olarak düzenlenmiş eğitim kuralları—bunların hepsi DEH sendromu olan çocuğun kendinde eksik olan yönleri geliştirerek okulda, evde ve arkadaş ilişkilerinde başarılı olmasını sağlamak içindir. Bir kez çocuk, anne, baba ve öğretmenler çocuğun nörobiyolojik bozukluğunun farkına vardıktan sonra başarısızlık yüzünden yaşanan mutsuzluklar son bulacaktır. En önemli nokta uyum sağlamak ve hedef de artan başarı olacaktır. Davranışların istenen şekle yönlendirilmesinde en etkili yöntem; istenen davranış gösteren çocuğu ödüllendirmektir. | |
| | | | DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİF ÇOCUKTA NE YAPMALI | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |